27 Aralık 2017 Çarşamba

Yayınevlerine dava açarak geçimi sağlıyor

40 tane yayınevine dava açan Bilal Denge’ye kimse bilirkişi olmuyor
150 tane dava açarak rekor kırdı



 Daha önce öğretmenlik yapan ve çeşitli yayınevlerinde yazarlık yapan Bilal Denge açtığı davalarla Mahkemeleri ve Hakimleri canından bezdirdi. Yaklaşık 40 tane yayınevine dava açan Bilal Denge’nin mağdur ettiği Kırmızı Beyaz Yayıncılık, Bilfen yayıncılık, Gendaş yayıncılık, A1 yayıncılık , Üçgen yayıncılık, Arı yayıncılık gibi 40 yayıncı  ‘bu adam Türkçe öğretmeni olmasına rağmen , Matematik, Fen Bilgisi, Hayat Bilgisi gibi kitaplar yazmış açmış olduğu dershanelerde her derse girmiştir. 2007’den sonraki mesleği yine kendi ifadesi ile adları bizde saklı Türkiye’nin 40 civarında seçkin eğitim yayıncısına benim kitaplarımdan alıntı yaptınız iddiası ile tehdit ile para sızdırıyor. Para vermeyi kabul etmeyen yayın evlerini Fikir sanat eserleri hukuk mahkemesine dava açıyor. Ceza mahkemesine , vermesinde bir sakınca yok esas sıkıntı burada başlıyor, benzerlik olduğunu iddia ettiği konular çok komik. Diyor ki kitaplarınızda kullandığınız basit excel tabloları bana ait. Eğitim yayıncılığında ilk defa bu tabloları ben kullandım. Dahada ileri giderek anonim olan Nasreddin Hoca fıkraları La Fonten Masalları gibi metinleri de ilk ben kullandım ve siz yayınevleri bunları benim kitaplarımdan aldınız diyerek Hukuk yollarına başvuruyor. Basın savcılarının bunu suç sayması istiyor. Suç saymayan savcıların hakimlerin hakkında da dava açıyor. Kendi aleyhine karar veren bilirkişileri ağır cezaya yada organize şubeye şikayet ederek sindirmeye çalışıyor. Ya da kendi facebook sayfasında alenen pervasızca ağza alınmayacak küfür ve hakaretler yağdırıyor. Hakaret edilen o kadar çok bilirkişi varki isimlerini saymak mümkün değil. Eğitim yayıncılarının son mahkemelerinde  hakimlerimiz bilir kişi seçimi için dosyaları Ankara  mahkemelerine gönderiyorlar. Neden İstanbuldaki  üniversitelere göndermiyorsunuz diye sorulduğunda Hakimler “İstanbul da hiçbir bilirkişi Bilal Denge’nin dosyasını almak istemiyor.” Çünkü hepsini şikayet ediyor. Hiçbir bilirkişi organize şubeye gidip ifade vermek istemiyor. Bu şartlar altında eğitim yayıncıları işlerini güçlerini bırakıp sürekli mahkemelerde kendilerini savunmaya çalışıyorlar.

5 Kasım 2017 Pazar

DORSAY’DAN 40 ÖNEMLİ İSİM-YILMAZ PARLAR




DORSAY’DAN 40 ÖNEMLİ İSİM,

“Ülkesinin kültür meydanında cirit atmış tüm bu kişilikler, bu ülkeyi, bu halkı, bu coğrafyayı kavramamıza yardımcı olacaklardır.”

Türk ve Dünya sinemasına ışık tutacak ellinin üzerinde eseri bulunan,
Mesleki hayatının sinema yazarlığının elli yılını geride bırakan Duayen Atilla Dorsay kitap yazdıkca dinleniyor, gençleşiyor aslında dahada devleşiyor. “O Güzel Atlara Binip Gidenler” isimli son kitabında iz bırakan kimler yokki; Dorsay kitabı hakkında “Bu kitapta kendimce hayatlarını kişisel bir bakışla özetlemeye çalıştığım 40 önemli isim var. Bunlar öyle kişilerdir ki, bulundukları alemden topluma hep yeni şeyler sunabilir, sürprizler yapabilirler. Kendi adıma diyelim ki Yılmaz Güney, Ayşe Şasa, Çolpan İlhan, İlhan Selçuk, Vedat Türkali, Onat Kutlar, Şakir Eczacıbaşı, Tuncel Kurtiz. Vitali Hakko ya da  Zeki Müren üzerine söyleyecek şeylerim hep olacaktır. Belki ve gerekirse bundan sonra da...” Şeklinde devamının olabileceği işaretini veriyor.

11 Kasım 2017 tarihinde TÜYAP Kitap fuarında Remzi Kitap evi standında imza günü olarak belirleyen Dorsay “Kitaptaki kimi adlar, ilk bakışta çok ilgili gözükmeseler de birbirleriyle karşılıklı söyleşti, tartıştı, birbirlerini sanki bütünledi. Bazen beni bile şaşırtan biçimde!...


Örneğin Hakan Balamir’le Vedat Türkali, Ayşe Şasa’yla Yusuf Kurçenli, Sezer Sezin’le Lütfi Akad, Lütfi Akad’la Yılmaz Güney, Yılmaz Güney’le Attila Özdemiroğlu, Şakir Ezcacıbaşı’yla Onat Kutlar, Ülkü Erakalın’la Zeki Müren, Fikret Hakan’la Çolpan İlhan, Çolpan İlhan’la Attila İlhan, Metin Erksan’la Müşfik Kenter, Tarık Akan’la Halit Akçatepe ve başkaları, kimi yazılarda sanki diyalogdan yola çıkıp bir bütüne ulaşacaklar; bir olayı, bir  dönemi, bir süreci tanımlayacaklardır.”Şeklinde açıklama getirerek, gerisini okuyucularına bırakıyor.

Duayen Atilla Dorsay  “Tarihin ayni döneminde Türkiye denen dev çelişkiler ülkesinin kültür meydanında cirit atmış tüm bu kişilikler, bu ülkeyi, bu halkı, bu coğrafyayı kavramamıza yardımcı olacaklardır.”sözüylede noktalıyor.

yilmazparlar@yahoo.com



18 Mayıs 2017 Perşembe

BARIŞ TUNA-CENNETTE UZUN BİR KIŞ-YILMAZ PARLAR


CENNETTE UZUN BİR KIŞ 

Terk etmek mi? Terk edilmek mi ? Acı yaşatmek mı ? Acyı çekmek mi ? 

1980 ve 1990’larda Ankara’da geçen acı ve acıyı paylaşmak üzerine yoğunlaşan, Aşk, ayrılık acısı, geleneksel aile yapısı, din-mezhep ayrışmaları, sosyal sınıf çatışması, kapalı kapılar ardında yaşanan cinsel istismarın sonuçlarının hayata yansıması gibi konu zenginliği olan sürükleyici romanın yazarı Barış Tuna lansmanı için seçtiği mekan Kalabalık Restaurant’da romanı kadar keşfedilmeyi hak eden güzellikde idi.

Başarılı yazar Barış Tuna  ilk romanı Düşbilimi’nden 16 yıl sonra yayınlanan, Sinema filminede uyarlanacak olan ikinci romanı Cennette Uzun Bir Kış kitabın lansmanı 16 Mayıs 2017 Kadıköy Yel değirmeni Duatepe sokakda bulunan romanı gibi gizli bahçesi olan Kalabalık Restauran’da gerçekleştirdi.

Barış Tuna ile yaptığımız kısa söyleşide çalışmaların on üç yıl kadar sürdüğünü uzun soluklu nefes aldıkdan sonra içini çekerek söylüyor.

Kutsal aile miti üzerine eleştiriler yaparken kaynağını yıllarca yaptığı gözlemleri, akademik okumaları ve hayattan çektiği anlar oluşturuyor.

Sinemaya uyarlamanın ilk adımı olarak, Görsel dünyasının zenginliğiyle öne çıkan, video art çalışması yapılan, Barış Tuna’nın Cennette Uzun Bir Kış kitabı roman kahramanlarını canlandıran sinema oyuncularıda lansmanda hazır bulundular.

Böylelikle Barış Tuna bir ilk imza atarak, yeni romanı Cennette Uzun Bir Kış'ın sinemagraf tekniğiyle çekilmiş videoları Türkiye'de hatta dünyada inovasyon özelliği taşıyor.

Cennette Uzun Bir Kış’ın Video art çalışması hakkında bilgileri sorduğumuzda Barış Tuna, Murat Tuncalp. videonun editörlüğünü üstlendiğini Çekimlerin Galata'da Georges Hotel ile Alex’ Restoranda yapıldığını, Romanın karakterleri Aslı, Meral, Umut, Serhat ve Babaya hayat veren oyuncular Ece Ertez, Kısmet Ekim Tekinbaş, Anıl Çağlar Tel, Christopher Kunz ve Cadas Ali Cakir olduğunu öğreniyoruz., 
 
Hikayeyi dile getirdiğinde; “Hepsi birbirinden yaralı Aslı, Meral, Umut ve Serhat üzerinde ilerleyen hikaye insan olmanın ve insan olabilmenin birey üzerindeki etkisini kimi zaman gündelik bir dille, kimi zaman edebi bir dille anlatarak cinsel istismar gibi sömürülmeye çok açık bir konuyu irdeliyor. Aşk, ayrılık acısı, geleneksel aile yapısı, din-mezhep ayrışmaları, sosyal sınıf çatışması, kapalı kapılar ardında yaşanan cinsel istismarın sonuçlarının hayata yansıması bu sürükleyici romanda bir araya geliyor.”şeklinde açıklıyor. Kitapda özet baş yazı ise şöyle yer alıyor “Sevmenin acıtmadığı günlerdi, aşkın henüz ağır gelmediği, her sözün, her hareketin "O da beni seviyor"a yorulduğu, umuda teşne günlerdi. (...) Gizemli ülkelerdi görülmek istenen, ama bizimkisiydi asıl çözülmesi istenen gizem. Ertelenen yolculuk muydu yoksa bizler miydik sevgilim, bir türlü çıkılamayan yolculuklar mıydı yoksa kendimiz miydi bir türlü varamadığımız, çok isteyip de gidemeyişimiz seni uçak tuttuğundan mıydı yoksa bize tutulmaktan korktuğundan mıydı?’

‘Geçmişini bu kadar kolay reddetmen belki de çocukluğuna dair tek bir fotoğraf bulunmayışındandı. fotoğrafı çekilmemiş bir çocukluk sadece yaşanmamış değil aynı zamanda değersiz sayılırdı. insanlar neden harıl harıl fotoğraf çekiyordu, yaşamlarını belgelemek, yarına hatıra kalsın diye mi? elbette hayır. yaşadıkları anın ne kadar biricik olduğunu göstermek, her anlarını değerli kılmak, yarına hatıra kalacak kıymette bir hayat sürdüklerini kendilerine ispatlamak için fotoğraf biriktiriyordu.”

Özenli dili, derinlemesine karakter tahlilleriyle öne çıkan romanda aşk acısı ve aşk için nelerden vazgeçilebileceği sert bir dille anlatılırken, okuyan herkesin hayatından bir parça yakalaması sağlanmış. Yaşadıklarından hiçbir zaman pişmanlık duymayan dört insanı hareketli, metaforik ve akıcı bir dille anlatan Tuna, kullandığı dil ile alt kültür edebiyatında yeni bir soluk.

Gelelim Kalabalık Restaurant’da… Bahsetmeden geçmek haksızlık olur. İşletme ve Sahbi İş kadını Sevim Büyükakıncığlu’nun iki yardımcı bayan bir erkek ekibi var. Hepsi birden Mutfakda.. Hepsi birden hizmetde… Sevecen ve  samimiler.. İşlerini büyük bir çoşku içinde icra ediyorlar. Her şey son derece profesyonelce, yemeklerin lezzetine çeşidine gelince; Birbirinden nefis, unutulmayacak tatlardalar. Balık içerikli mezeler.. Yunan Ermeni mutfağı özelliği taşısada hepsi farklı. Hergün gitseniz farklı çeşit bulabileceğiniz bir rastaurant. Midyeli pilav, balıklı çerkez tavuk, balıklı müjver, balık içerikli zeytinyağlı dolma, vs. kolay kolay hiçbir yerde bulamıyacağınız çeşitler. Ayrıca son derece uygun fiyatlı.

Lansmana birde Türk sanat müziği ses sanatcısı Ayşe Nur Yağız’a Ud –Kanunla eşlik eden iki bayanın mini konseride eklersek, Lansman dahada bütünlük kazandı.

yilmazparlar@yahoo.com