16 Mayıs 2024 Perşembe

Kıbrıslı Efsane Şair Osman Türkay-Yılmaz Parlar

  Kıbrıslı  Efsane Şair Osman Türkay

 Kıbrıs'ın kültürel ve edebi mirasına katkıda bulunan önemli bir isim olan, şiirleriyle insanın ruhunu okşayan, huzur veren, şiirlerinde sevgi, aşk, özlem, vatan sevgisi gibi temaları işlerken, dilin gücünü en iyi şekilde kullanarak bizi duygusal bir şölenin içine sürükleyen kitaplara sığmaz uzayın şairi Osman Türkay, Yazar Semra Eren Nijhar’ın Uzayın Şairi isimli kitabında…


 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu ev sahipliğinde 14 Mayıs 2024 Salı günü İBB tarafından yenilenen Beyoğlu İstiklal Caddesindeki Casa Botter Sanat merkezinde Yazar Semra Eren Nijhar’ın Uzayın Şairi kitabını imzalama töreni ve Osman Türkay’ı anma etkinliği düzenlendi.



Etkinliğe, KKTC İstanbul Başkonsolosu Fatma Demirel, KKTC Konsolosu Ülkü Alemdar, Eski KKTC Diplomat Cahit Kayıaslan (Kuzey Kıbrıs Kültür evi temsilen), Kolleksiyon Kulüp Başkanı Şerif Antepli ve Yönetim Kurul üyeleri, KKTC Diplomatları, Başta olmak üzere Akademisyenler ve elit konuklar katıldı.



KKTC İstanbul Başkonsolosu Fatma Demirel açılış konuşmasında Osman Türkay'ın eserlerinde insanın iç dünyasına dair derinlemesine bir yolculuk yaptığımızı, Kıbrıs'ın kültürel ve edebi mirasına katkıda bulunan önemli bir isim olarak dilimize kazandırdığı değerli eserlerle edebiyat dünyasında önemli bir yere ayrıcalıklı bir yere sahip olmayı hak etdiğini dile getirdi.



Şiirlerinde derin duyguları ve içtenliği en saf haliyle yansıtan Türkay’ın, okuyucularını etkileyici bir yolculuğa çıkarmayı başardığını aktardı.

Prof. Dr. Mustafa Özkan edebiyatda ufuk turu attırarak, Osman Türkay’ın edebiyat disiblinler kültürler arası beslenme etkilenme kendini hep yenileyen bir dünya edebiyatcısı olduğunu vurguladı. Şiirlerinden örnekler sundu.



Kıbrıs'ın gururu Osman Türkay'ın eserlerini okumak, insanı duygusal bir yolculuğa çıkaran, içini ısıtan bir deneyimdir. Edebiyat dünyasının nadir ve değerli kalemlerinden biri olan Osman Türkay, eserleriyle yalnızca Kıbrıs'ın değil tüm Türk edebiyatının da gurur kaynağıdır.

Kıbrıs'ın zengin edebiyat geleneği, önemli şairlerden biri olan Osman Türkay'a odaklanan bir araştırma kitabıyla daha da zenginleşiyor.

Araştırmacı yazar Semra Eren-Nijhar kaleme aldığı bu kitapda, Osman Türkay'ın hayatı, eserleri ve edebi mirası üzerine derinlemesine bir inceleme sunuyor. Eren'in özverili çalışması, Türk edebiyatına yaptığı katkılarla tanınan bu önemli şairin eserlerini günümüz okuyucusuna yeniden keşfetme fırsatı sunuyor.



Semra Eren Nijhar öncelikle KKTC İstanbul Başkonsolosu Fatma Demirel, KKTC Konsolosu Ülkü Alemdar, KKTC İstanbulTemsilciliği diplomatlarına, Osman Türkay’ın yeğeni Tuncay Özdoğanoğlu’na , Osman Türkay ailesine teşekkürlerini sundu.

Kitap, Osman Türkay'ın şairane dünyasını anlamak ve değerini takdir etmek isteyenler için kapsamlı bir kaynak niteliği taşıyor.

Semra Eren Nijhar  'in titiz araştırması, Türkay'ın şiirlerindeki derinlikleri, duygusal zenginliği ve edebi ustalığı incelerken, onun hayatına ve döneminin sosyo-kültürel bağlamına da ışık tutuyor. Bu sayede, okuyucular, Türk edebiyatının önemli bir dönemecinde Osman Türkay'ın rolünü ve etkisini daha iyi anlama fırsatı bulacaklar.

Semra Eren Nijhar  'in bu değerli çalışması, Osman Türkay'ın eserlerini yeni bir perspektifle ele alarak onun sanatını daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedefliyor. Kitap, Türk edebiyatının önemli bir figürünü anma ve onun edebi mirasını gelecek nesillere aktarma misyonunu üstlenirken, aynı zamanda Kıbrıs'ın edebiyat ve kültür zenginliğine de bir katkı sunuyor.



Semra Eren Nijhar’ın özverili çalışması, Kıbrıs'ın edebi mirasını yaşatmanın ve gelecek kuşaklara aktarmanın önemini bir kez daha vurguluyor. Bu kitap, Osman Türkay'ın şairane dünyasına bir kapı aralayarak, onun unutulmaz eserlerini ve fikirlerini yeni bir nesil için de canlı tutma amacına hizmet ediyor.

Osman Türkay Hakkında Kaynaklara göre;

Özel bir İngiliz okulunda okudu. Londra'ya giderek gazetecilik ve felsefe öğrenimi gördü (1955). Şiir yazmaya ortaokul sıralarında başlayan Osman Türkay, şiirlerini Varlık ve Beşparmak dergilerinde yayımladı.

Daha sonra Londra'ya yerleşti ve İngilizce şiirler de yazmaya başlar; aynı zamanda çeviriler yaptı.



Londra'da bulunduğu 1951-56 yılları arasında şiir yazmaya ara veren şair, ilgisini başta İngiliz şiiri olmak üzere dünya şiiri üzerinde yoğunlaştırır. Şiirleri, Yunanca, İspanyolca, Çekçe gibi dillere de çevirdi.

24 Ocak 2001 tarihinde yaşlılığa bağlı sağlık sorunları nedeniyle tedavi gördüğü Girne Akçiçek Hastanesi'nde öldü.

Osman Türkay şiirlerinde insanın kâinattaki yerini göstermeye çalışır ve işler.

Şiirleriyle, pek çok ödülü kazandı. Albert Einstein Özel Barış Ödülü bunlardan biridir. "Evrende Rastgele Bir Gezinti" adlı kitabıyla, Amerikan Başarılar Enstitüsü'nün "Yılın Adamı" ve "Bin Yılın Şöhretler Sarayı" ödüllerini, Amerikan Biyografi Enstitüsü'nün "Altın Plak" ödülünü, "Başkanlık Onur Mühürü"nü, Avustralya'da "Uçan Altın Kumru" ödülünü kazandı. Türkay'ın son yıllarda aldığı ödül sayısı 50'yi aştı. Ayrıca, iki kez de Nobel Edebiyat Ödülüne aday gösterildi (1988 ve 1990).



Osman Türkay ayrıca, dünyada en çok mektup alan Türk edebiyatçısıdır. Hayranları arasında Tayland Prensesi Vemulchadra, Türkoloji Profesörü Anna Masala, Hindistan eski başbakanının eşi Sheila Gürjal ve çok sayıda aristokrat bulunuyor.

 Türkçe ve İngilizce dillerindeki Kitabını Tarafıma imzalarken Semra Eren Nijhar ile yaptığımız söyleşide;

 Nijhar “Bu iki paragrafı her zaman dile getiriyorum.

Osman Türkay’la ilgili araştırmalarımı 23 yıldır sürdürüyorum Osman Türkay’ın, dünyaca tanınan bir şairdir ve eserleri pekçok dile çevrilmiştir. Almanya’nın Goethe’si ne ise, İngilizler için Shakespeare ne anlam ifade ediyorsa, Türkiye’nin Nazım Hikmet’i, Can Yücel’i Orhan Veli’si ne ise, Osman Türkay’da KKTC ve Türkiye için aynı anlamı ifade etmektedir.” Dedi

Ayrıca Osman Türkay’ın daha iyi tanıtılması ve anlatılması için Londra’da Osman Türkay Enstitüsü açılmasının yararlı olacağını belirtti.

 Ben sadece bir insanım

Kıbrıs'ta doğdum

Biliyorum Kıbrıslıyım,

Türküm

Ama Kıbrıs'da, Türk de Rum da

Kısaca her nen evrensel bir bütünün parçaları

Öyleye dünya benim vatanım

Dünya benim üniversitem

Dünya benim tapınağım

 

Osman Türkay

 yilmazparlar@yahoo.com

Türkmenistan İstanbul Konsolosluğunda Mahtumkulu Firaki Etkinliği-Yılmaz Parlar

  Türkmenistan İstanbul Konsolosluğunda Mahtumkulu Firaki Etkinliği

 Türkmenistan’ın Türkiye Başkonsolosu Muhammetnur Ovezov ev sahipliğinde Mahtumkulu Firaki’nin 300. yıl anısına etkınlık düzenledi.

 Türkmenistan Konsolosluğu, büyük şair ve düşünür Mahtumkulu Firaki'yi anmak ve onun mirasını gelecek nesillere taşımak için çocuklara yönelik bir şiir yarışması düzenledi. Bu anlamlı etkinlik, Türkmen edebiyatının değerli ismi Mahtumkulu Firaki'nin ölüm yıl dönümü vesilesiyle düzenleniyor. Firaki, sadece Türkmen edebiyatının değil, dünya edebiyatının da önemli isimlerinden biri olarak kabul edilir. Onun eserleri, derin düşünceleri ve duygusal derinliğiyle okuyucuları etkilemeye devam ediyor.



Bu yarışma, çocukların şiir yazma becerilerini geliştirmelerini teşvik etmek ve onları edebiyat mirasının bir parçası olmaya yönlendirmek amacıyla düzenleniyor.

Mahtumkulu Firaki'nin eserlerinden esinlenen çocuklar, kendi duygularını ve düşüncelerini ifade etme fırsatı bulacaklar. Bu sayede, genç kuşaklar, Türkmen edebiyatının zengin geleneğini yaşatmanın ve gelecek nesillere aktarmanın önemini daha iyi anlayacaklar.

Yarışmanın düzenlenmesi, Türkmenistan'ın edebiyat ve kültür alanındaki zengin mirasını ve değerlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma kararlılığının bir göstergesi olarak da değerlendiriliyor.



Bu yarışma, Mahtumkulu Firaki'nin unutulmaz eserlerini ve fikirlerini gelecek nesillere taşırken, Türkmen edebiyatının ve kültürünün de yaşatılmasına vesile olacak.

15 Mayıs 2024 Çarşamba günü Türkmenistan İstanbul Konsolosluğunda gerçekleşen etkinliğe bilim insanları, Türkiye’nin ünlü yazarları ve tanınmış isimleri, Türkmen diasporasının temsilcileri, öğrenciler ve medya katıldı.



Türkmenistan’ın Türkiye Başkonsolosu Muhammetnur Ovezov açılış konuşmasında, ülkenin bağımsızlık yıllarında çeşitli alanlarda elde ettiği başarıları katılımcılara aktardı.

Mahtumkulu’nun ölümsüz mirasının Türkmenistan ve diğer birçok devletin kültürü üzerindeki önemli etkisine de dikkat çekti.

Türkmenistan’ın Türkiye Başkonsolosu Muhammetnur Ovezov bu etkinliğin, çocuklara edebiyat ve kültürün değerini kavratmanın yanı sıra, Mahtumkulu Firaki'nin önemli eserlerini de tanıtmak için bir fırsat olduğunu vurguladı.

Firaki'nin kaleme aldığı şiirler, Türkmen halkının duygularına tercüman olmanın yanı sıra, evrensel bir insanlık mesajını da taşıdığını dile getirdi.



Bu yarışma, Firaki'nin ruhunu ve mirasını yaşatmanın yanı sıra, çocukların sanata ve edebiyata olan ilgisini artırarak kültürel bir bilinç oluşturmayı hedeflediğini açıkladı.

Ayrıca Başkonsolos Ovezov bu tür etkinliklerin, gençlerin sanata ve kültüre olan ilgisini artırmanın yanı sıra, ulusal kimliğin korunması ve kültürel zenginliğin gelecek kuşaklara aktarılmasına da önemli katkılar sağladığını belirtdi.

Daha sonra genç öğrenciler, büyük Türkmen şairi Mahtumkulu Firaki’nin şiirlerini okudu ve şairin eserlerinin torunları üzerindeki silinmez etkisinden bahsetti.

Konuklar ayrıca Mahtumkulu Firaki’nin hayatı ve eserlerine adanmış, eserlerinin yer aldığı yayınların, Türkmen milli giyim örneklerinin ve uygulamalı sanat ürünlerinin yer aldığı resim sergisinide ziyaret etti.



 Mahtumkulu Firaki hakkında kaynaklara göre;

Türkmenistan'ın büyük şairi ve düşünürü Mahtumkulu Firaki, 18. yüzyılda yaşamış bir şair, düşünür ve Tasavvuf inançlarını benimseyerek kendini Tanrı'ya adamış mutasavvıftır. Türkmen edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Eserlerinde aşk, doğa ve insanlık konularını işleyen Firaki, Türkmen halkının kültürel mirasında önemli bir yere sahiptir. Şiirleri ve düşünceleriyle Türkmenistan'ın ve dünya edebiyatının unutulmaz isimleri arasında yerini almış olan Mahtumkulu Firaki, bugün de Türkmen halkı tarafından büyük bir saygıyla anılmaktadır.



Türkmenistan'ın uluslararası kulvarda en değerli ödüllerinden biri olarak kabul edilen Uluslararası Mahtumkulu Ödülü, şairin adını taşımaktadır.  Bununla birlikte, 1931'de kurulan Türkmen Devlet Üniversitesi'ndeki Dil ve Edebiyat Enstitüsü'ne şairin adı verilmiştir.



Asıl adı Mahtumkulu olan şair, şiirlerinde kullandığı Firaki mahlası sebebiyle Mahtumkulu Firaki olarak bilinmektedir. Türkmenler hakkında sosyal ve politik şiirler yazmıştır. Türkmen şairlerin önde gelenlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Firaki, bir kaynağa göre yaklaşık 1724 ya da çeşitli kaynaklarca 1733 yılında, İran'ın Gülistan Eyaleti'nin Günbed-i Kavus şehrinin Hacı Kavuşan köyünde doğdu. Türkmenlerin Göklen boyunun Gerkez aşiretindendir. Babasının adı Devlet Mehmet Azadi ve annesinin adı Orazgül'dür. Babasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. İlk eğitimini doğduğu köyde alan Firaki, eğitimine; Lebap vilayetinin Halaç ilçesinin Kızılayak köyünde bulunan İdris Baba Medresesi'nde devam etti. Buhara 'daki Göğeltaş Medresesi'ndeki eğitiminin ardından, Hive 'de yer alan Şirgazi Medresesi'nde eğitimini tamamladı.

Medreselerde aldığı şiir eğitimiyle birlikte Arapça, Farsça ve Çağatayca'yı öğrenen Firaki, konusunu gerçek hayattan alarak yazdığı şiirlerle Türkmen şairler arasında ün kazandı.

Şairliğinin yanında mutasavvıf ve düşünür de olan Firaki, çeşitli kaynaklara göre 1782 ya da 1807, diğer bir kaynağa göre yaklaşık 1797 yılında öldü. Mezarı, İran'ın kuzeybatısındaki Aktokay köyünde bulunmaktadır ve İran hükûmeti tarafından anıt mezara dönüştürülmüştür.

Şairliği

Firaki, şiirlerinde; dini motifler, Muhammed ve diğer peygamberlere duyulan sevgi, evrensel ve millî değerler, sosyal dengesizlik, insanın hayatı ve toplumsal olayları kapsayan konuları, sade ve yaşadığı dönemin halk diliyle anlaşılır bir şekilde dile getirmiştir. Hemen hemen tüm şiirlerinde Türkmenleri birlik ve beraberliğe, bir devlet ve bir bayrak etrafında toplanmaya davet etmiş, insanları iyiliğe ve doğruluğa ulaşması gerektiğini savunmuştur. Kendi rüyasında dokuz kere bade içmesinden dolayı Türkmenler tarafından kendisine "Haktan içen şair" de denilmektedir.

Firaki, şiirlerinde Ahmet Yesevi'yi ustası olarak kabul etmiş, kendisinden önceki mutasavvıflardan yararlanarak eserlerini ortaya koymuştur.

yilmazparlar@yahoo.com

4 Aralık 2023 Pazartesi

Extralife Md - Hücreden Evrene-Yılmaz Parlar

  Atıksız Yaşam ve Beslenme Rehberi Nedir


Yeşim Kaya “Hayatının Şefi Ol”-Hücreden Evrene Sağlık-Yeni Bir Yaşam,


Son yıllarda yapılan incelemeler, insan kaynakları ve evren arasında beklenen bir anahtarın olduğunu ortaya koyuyor. Bilim insanlar, evrenin derinliklerindeki karanlık ışıklarla etkileşime girebilir ve bu etkileşimlerin sağlık üzerinde önemli sonuçlar üretebileceğini keşfetmiştir. 




Bu araştırmaları yapan ekipler, genişleyen alanlar yoluyla evrendeki enerji dalgalarıyla haberleşebileceğini ortaya çıkarmıştır. Hücrelerimiz, çevremizdeki enerji ve radyasyonlarla etkileşime girerek kendini iyileştirebilir, sağlık sorunlarına müdahale edebilir ve hatta hastalık riskinin azalmasına neden olur.



Özel Projeler ve Gastronomi Danışmanı,Yazar, Naturel Tv kurucusu iş insanı pek çok özellikleri olan Yeşim Kaya “Hayatının Şefi Ol” Atıksız Yaşam ve Beslenme Rehberi niteliğindeki kitabının lansmanını CVK Boshorus Hotel Evergeen’de (Dikey Bahçe) gerçekleştirdi. Sonrasında Kitapsever ve okuyucularının aldıkları kitapları D&R de imzaladı.



Kitabın geneline baktığımda sonunda holistik beslenmeyle birlikte tüm soruların cevabı niteliğinde derlenen mükemmel bir kitap olmuş.



Bütünsel Yaklaşım ile Sağlıklı Yaşam Mümkün 


Son yıllarda insanların sağlığına daha fazla önem verilmesiyle birlikte, bütünsel yaklaşım adını duymaya başladı. Bütünsel düşünceyi, bireyin bedenini, zihnini, duygu ve ruh bilgilerini bir arada ele alarak, insanın bütünsel olarak sağlıklı olmasını hedefler. Bu yaklaşım, modern tıp yöntemlerinden farklı olarak, sadece satılanlara değil, hastalığın ortaya çıktığı temel nedenlere odaklanıyor. 



Holizm, insanın hayatını bir bütün olarak ele alır. Bir kişinin sadece fiziksel olarak tedavi edilmesi yerine, parçalarının, zihinsel, sosyal ve ruhsal açıdan dengede olması hedeflenir. Bu nedenle bütünsel tedavi yöntemleri, yalnızca ilaç kullanımından ibaret değildir. Yeterli ve düzenli beslenme, egzersiz, yoga, değişim gibi alternatif değişimler de bu yaklaşımın bir parçasıdır. 



Holizm'in ilk olarak Naturopati doktoru Dr. Benjamin Rush tarafından 18. yüzyılda kurulmuştur. O zamanlar bu yöntem pek yaygın değildi ancak günümüzde giderek daha fazla insan bütünsel tedavi yöntemlerine uygulanıyor. Çünkü modern tıbbın gerçekleşen işlemlere odaklanması, bazı sıcaklıklarda yalnızca geçici bir rahatlama sağlayabiliyor. Oysa bütünsel tedavi, genel nedenleriyle başa çıkmayı hedeflemek için kalıcı iyileşme sağlar. 



Bütünsel yaklaşımın en önemli prensiplerinden biri, önleyici sağlık bakımına vurgu yapılmasıdır. Bu yaklaşımda, kişilerin hastalanmasından önce üzerinde çalışılması gereken alanlar tespit edilir ve bu doğrultuda önlemler alınır. Sağlıklı destek, fiziksel aktivite, stres yönetimi gibi faktörler, bir bütün olarak ele alınıp dengelenirse, önlenmesi mümkün hale gelir. 




Holistik beslenme, bireyin bedenini, zihnini ve ruhunu bir bütün olarak ele alan bir beslenme yaklaşımıdır. Bu beslenme biçimi, sadece fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda duygusal, zihinsel ve sosyal sağlığı da kapsar. Holistik beslenme, geleneksel diyet anlayışından farklı olarak, beslenmeyi bir yaşam tarzı olarak ele alır.


Bu beslenme biçiminde temel prensiplerden biri, doğal ve organik besinlere odaklanmaktır. Genetik olarak değiştirilmemiş ve işlenmemiş gıdaların tercih edilmesi, bedenin temel besin ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir rol oynar. Ayrıca, renkli sebzeler, meyveler, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar gibi çeşitli besin gruplarının dengeli bir şekilde tüketilmesi teşvik edilir.


Holistik beslenme, besinlerin enerjisini ve şifasını vurgular. Gıdaların sadece besin içerikleriyle değil, aynı zamanda enerji frekanslarıyla da etkileşimde bulunduğuna inanılır. Bu nedenle, tüketilen gıdaların kişisel ihtiyaçlara ve enerji seviyelerine uygun olması önemlidir.


Beslenme alışkanlıklarının yanı sıra, holistik beslenme aynı zamanda yemek zamanlaması, sindirim süreçleri ve kişisel ihtiyaçları dikkate alır. Öğünler arasında denge ve uyum sağlamak, metabolizmanın desteklenmesine katkıda bulunabilir.



Holistik beslenme, stresten kaçınma ve sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürme konularına da odaklanır. Yoga, meditasyon ve spor gibi aktivitelerin bu beslenme yaklaşımını tamamladığı düşünülür.


Bu beslenme biçimi, bireylerin bedenlerini dinlemelerini teşvik eder. Acıkma hissi, doygunluk hissi ve çeşitli besinlere karşı duyarlılık gibi sinyallerin doğru bir şekilde algılanması, sağlıklı beslenme pratiğinin temelini oluşturur.


Holistik beslenme, sadece bireysel sağlığı değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal etkileri de göz önünde bulundurur. Sürdürülebilir tarım uygulamalarına destek verir ve yerel besin kaynaklarının kullanımını teşvik eder.


Sonuç olarak, holistik beslenme bireyleri, beden, zihin ve ruh sağlığını bir arada değerlendirerek, dengeli, sürdürülebilir ve kişiselleştirilmiş bir beslenme yaklaşımı sunar. Bu, bireylerin genel yaşam kalitesini artırmaya yönelik kapsamlı bir perspektif sunar.


Hayatının Şefi Ol Kitabı her zaman elinizin altında olması gereken kaliteli yaşam için elzem bir kitap.


yilmazparlar@yahoo.com

24 Ağustos 2023 Perşembe

Ateşten Adamlar ve ATA Parti Devrimi-Yılmaz Parlar

 


Ateşten Adamlar ve ATA Parti Devrimi

ATA Parti Başkanı Namık Kemal Zeybek Ateşten Adamlar kitabında kaleme aldığı Devrim öncüleri ve  ATA Parti Devrimleri örtüşmesiyle ilgili söyleşi gerçekleştirdik.


Ülke bütünde verimsiz geçirmiş şu günlerde kara bulutlar arasından doğan güneş gibi ATA Partisi kuruldu.

Genel başkanları Namık Kemal Zeybek liderliğin tüm bileşenlerine ve vasıflarına sahip.

Çok ilçelerde kaymakamlıklar yapmış. Gümrük müşavirliğinde bulunmuş, milletvekilliği Kültür Bakanlığı devlet bakanlığı artı büyükelçi gibi unvanlarda, o makamlarda hiç unutulmaz başarılı hizmetler vermiş bir değerimiz. Kendisi Türklük adına engin bilgilere sahip, eşsiz bir duayen diyebiliriz.

Aynı zamanda akademisyen. Türklük üzerine çok sayıda kitapları mevcut.

Ancak Bu ateşten adamlar kitabı ATA partinin tamamen bu kuruluş ilkelerine uygun. Atatürk'ün devrinde öncü olan liderlerin listesinden birkaçını kaleme almış.

Şimdi onlar hakkında konuşacağız. Yani Ata Parti'de Sayın Başkan bu liderlerin arasındaki yapacağınız bu

Devrim olaylarıyla örtüştüğü kısımları biraz açıklar mısınız? Birkaç kimseyi bize söyler misiniz?

“Evet. Sağ olun. Evet. Ben de dediğiniz gibi birtakım görevlerde bulundum. Işte yirmi üç yaşında kaymakam oldum On yedi kaymakamlık yaptım. Otuz üç yaşında. Gümrük tekel bakanlığı müsteşarı oldum.

Gün Sazak Müsteşarı'yım. Yani, Onlarla çalıştık onu özellikle söylemek isterim.

O çok değerli biri elbette. Dediğiniz gibi, sonra da yine siyasi hayatımda bakanlıklar büyükelçilikler ve bir üniversitenin de kurucusu oldum.

Ahmet Yesevi üniversiteyi uluslararası Türk Kazak Üniversitesi olarak kurdum. Ve 14 yıl yönettim.

Kırgızistan'da Manas Üniversitesini kurdum. Sonra bir arkadaşım aradı. Devrettim ama o sürdüremedi. Başkaları sürdürüyor…

Söylediğiniz gibi yani siyasi hayatımda çok siyasi deneyimler kazandım. Okumalar yazdım. Kitaplar yazdım. Ve bütün bunlar sonucunda artık son yıllarda Türkiye'nin içine girdiği bu karşı devrim sürecinde yeniden Ata'nın Türk devrimini anımsamak ve o Türk devrimini çağa taşımak üzere yeniden Türk Devrimini gerçekleştirmek üzere beş ana devrim yapmak üzere arkadaşlarımla birlikte bir siyasi parti kurdum.

Beş ana devrim diyorum.

1, Yeniden Türk Devleti'ni kurmak lazım. Yeniden. Çağdaş Türk devleti olarak bozuldu.

2, Yeniden çağdaş eğitim sürecine Türkiye'yi sokmak lazım. Çünkü çok uzaklaştı.

ileri demokrasiyi artık Türkiye'de gerçekleştirmek lazım. Türkiye bunu hak ediyor.

Atatürk'ün döneminde olduğu gibi yeniden

Toplumcu kalkınma sürecini başlatmak lazım ancak böyle kalkınabiliriz.

Tüm bunlardan sonra da bilgi devrimini yaparak bilgi çağına girmemiz lazım.

Demek ki beş işaretimiz de bu.”

Bu kitapta bir 30’a yakın değeri, hepsi birbirinden çok değerli, öncü liderleri kaleme aldınız. Ama bunların dışında savaş zamanında kalanlar var. Bu sadece cumhuriyetten sonraki olan kimseler. Bir kaçına bir örnek verebilirmisiniz? Yaptıkları ile sizin Devrim ilkelerinizle örtüşenleri.

“Evet. Bunun önemi şu yani. Atatürk Türkiye devletini kurmak üzere Osmanlı'nın yıkılışından sonra, Kurtuluş Savaşı'nı Türkçülerle yaptı. İslamcılar ise ne yazık ki o dönemde Yunanlıların yanında yer aldılar. Maalesef evet. Onları söylemeliyiz ki bunlar anlaşılsın.

Elbette Yani söz gelimi Şeyhülislam Dürzüzade.

Şeyhülislam Mustafa Sabri. Büyük İslam bilgini diye satılmaya çalışılan, İskilipli Atıf Hoca gibi, kimi müftüler gibi, kimi şeyhler gibi insanlar Yunancı oldular.

Buna mukabil, Türkçü din adamları, Ankara Müftüsü o dönemin, Alevi Bektaşiler'in lideri Cemalettin Çelebi gibi.

Türkiye'de yaşayan Türk Ortodokslarının lideri ve sonra patriği olan çok değerli Papa Eftim, Kendine Teoman Ergene diyor ve kendisi diyor ki bana Türk dostu demeyin. Ben Türk'üm. Ama dinim Ortodoks'luk. Böyle çok değerli insanları unutturmamak lazım.

Onların adını anmak lazım. Çünkü Kurtuluş Savaşı'nda da, Kuruluş savaşımında da yani Atatürk evet. Türk Devletini çağdaş akıl ve bilime dayalı bir devlet olarak kurarken onun yanında bulunan ve ona çok katkılar sağlayan Atatürk'ün işlerini Devrimini kolaylaştıran insanlar var.

Yani bunların birincisi olarak ben Mahmut Esad Bozkurt'u yazdım.

Mahmut Esad Bozkurt. Mahmut Esad Bozkurt kimdir? Soyadı Bozkurt. Kendisi aldı. Atatürk ona Ateşten Adam soyadını vermek istedi. Sen Ateşten Adamsın dedi.

Evet. O yüzden ben kitabın adını Ateşten Adam koydum. O dedi ki hayır benim soyadım Bozkurt olsun. Yani o Bozkurt olmasında onun kazandığı bir Bozkurt Lotus davası önemlidir aynı zamanda bu gerçek bir Bozkurttur. Hukukçudur ve Türkiye'de çağdaş hukuk Devriminin yapılması ve Türkiye'nin dogmatik naslara dayalı çok gerilerde kalmış. Kadınları kocalarının üç ortağından biri olmaya zorlayan, Kadınlara mirasta yarım hisse veren, kadınları mahkemede yarım insan sayan yani iki kadın bir erkek sayılır diyen, kadınları kapatan, Kadınlar ağ koymaktan alıkoyan, bir anlayış yerine devrim yaparak Türkiye'de çağdaş hukuku getiren, işi başlatan kişi Mahmut Esat Bozkurt'tur. çoğu hukukları değil mi?

Medeni hukuk, ceza hukuku. Onun zamanında

Ama bunun en iyilerini alarak da hukuku Ziya Gökalp da böyle söylüyor. Türk'ün esaslarında diyor diyor ki Türkçe hukuki Türkçülük çağdaş hukuku Türkiye'ye getirmektir diyor.

Mahmut Esat Bozkurt Atatürk'ün elbette ki gözetiminde desteklemesiyle, onun gölgesinde. Ama o başardı. Adalet Bakanı olduğu zaman medeni kanunu getirdi ve diğer temel kanunları getirerek Türkiye'yi çağdaş bir konusunda büyük katkı sağladı. Evet. Onu söylemiş olalım bir. Onunla birlikte yine aynı çizgide bir başka çok önemli kişi vardır.

Onu yazdım, Doktor Reşit Galip. Evet. Doktor Reşit Galip ne yaptı? Öyle bir devrimcidir ki Doktor Reşit Galip Atatürk'e bile teoricilik konusunda kafa tutan bir adamdır. Ama bakın şu Atatürk'e ki kendi kendisiyle çekişen, yemekte kavga eden kişiyi bir yıl sonra Milli Eğitim Bakanlığına getirdi. Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Ve Doktor Reşit Galip çok kısa süren bir yılı bile tamamlamayan bakanlık döneminde Türkiye'nin ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi'ni o kurdu.

Evet ve İstanbul Üniversitesi Atatürk'ün gözetiminde, dışarıdan itlerden kaçan dünya çapında bilim adamları ve Darülfunun'dan seçilen gerçek bilim adamları

Bunlara eklenen Atatürk'ün yurt dışına Avrupa'ya gönderdiği ve artık dönüp gelen 500 genç bilim adamıyla birlikte öyle birdenbire Darülfü'nun yarı medrese iken dünya çapında evet tanınan bilinen ve saygı duyulan bir üniversite haline geldi. Kim yaptı bunu? Doktor Reşit Galip onu yaptı. Onun nasıl bir Türkçü olduğunu anlamak bakımından onun yaptığı en önemli konulardan birisi de 23 Nisan 1933 de  evet. Evinde çocuklarıyla Konuşurken ortaya çıkan andımız. Andımızı andımızı

Milli Eğitim Bakanı olarak okullarda okutmaya başladı. Orada ince bir nokta var.

O yurduma, bu duruma derken sonra da milletime diye çevrildi. Yani onun Türkçülüğü. Aynı zamanda dilde Türkçülüktür bunun sözünü kullanmıştır.

O da yine çok önemli bir kişidir. Üçüncü bir kişiden de söz etmeliyiz. O da Doktor Rafik Saydam diyelim. Evet. Bakanlık yapmış uzun yıllar Sağlık Bakanlığı yapmış kişi olarak. Atatürk'ün gözetiminde onun desteğiyle Türkiye'yi salgın hastalıklardan kurtaran kişidir.”

Evet. Hıfzıssıhha'yı,

"Hıfzıssıhha Enstitüsü'nü Kur'an, Hıfzıssıhha Enstitüsü'nü kurduğu zaman 22 aşı orada üretiliyordu. Ve bunlardan birisi Çin'e satıldı. Hastalıklar o aşı ile ortadan kaldırıldı. Salgın, hastalıklar ortadan kaldırıldı.”

Hatta İngiliz kraliçesi o çiçek aşısını son derece benimsiyor ve o zamanlar bizden alıyor.

“Şimdi bunları niye yazıyorum ben? Daha tabii var uzatmayalım sözü. Bunun gibi çok değerli kişiler var. Bunlar Ateşten Adamlardır. Bunlar unutulmamalıdır. Bunların hepsi Türkçüdür. Toplumcudur. İlericidir. Kendileri böyle tanımlanır. Aydınlanmacıdır. Dolayısıyla Atatürk'ün o başlangıçtaki Türk devrimi bir temsil eden bu yüce kişiler bilinmeli ki bizim yeniden Türk devrimi derken kimleri örnek aldığımızda çıksın.”

Zaten bunları hep örnek alarak yapılacak olan olaylar ki, uçaklar yapanlar, 10 bin kilometre demir ağların 1250 km lik kısmını örenler..

“Nuri Demirağ evet. Hepsini sayarsak çok zaman alıyor.”

Bana göre her Türk'ün okuması gereken bir kitap bu. Ateşten Adamlar ve aynı zamanda girişimciler için yani girişimci insanlar için okuması gereken bir kitap.

Hakikaten çok çok değerli. Ve bakıldığı zaman da o büyük zorluklar içerisinde neler yapmışız?

Sayın Başkan Namık kemal Zeybek bu konuda Çok güzel bir vefa örneği gösterdiniz. Sağ olun. Bunları andınız. bunları kaleme aldınız. Gerçekten yani ben kendi adıma müteşekkirim. Bütün Türkiye'de aynı şekilde teşekkür edeceklerdir. Güzel bir söyleşi oldu Sayın Başkan. Çok teşekkür ediyorum. Sağ olun.

yilmazparlar@yahoo.com




24 Temmuz 2023 Pazartesi

Duayen Gazeteci Ahmet Çoşkun Aydın’ın Kaleminden “Bangladeş’in Mucizesi” -Yılmaz parlar

  Bangladeş’in Kalkınma Mucizesi 


Dünyanın Harikası Bangladeş; Güney Asya Ekonomik Mucizesi Bangladeş’in Vizyoner Lideri  Sheikh Hasina Sayesinde İlerlemeye ve Ekonomik  Büyümeye Devam Ediyor.


Duayen Gazeteci Ahmet Çoşkun Aydın’ın Kaleminden “Bangladeş’in  Mucizesi” 

Mayıs 1981'de Sheikh Hasina'nın Bangladeş'in siyasi manzarasında ortaya çıkışı, basit bir ifadeyle, Bengal ulusunun itibarını yeniden kazanması için bir kampanyaydı. Ardından, Ağustos-Kasım 1975'teki kargaşa ve cinayetlerle kaybedilen değerleri yeniden canlandırmak için yürüttüğü, gösterdiği çabalar, bugün tarihin bir parçasıdır.

Sheikh Hasina'nın siyasetteki ilk adımları, partinin başına geçtikten sonra parçalanmış bir Awami Birliği'ni yeniden birleştirme ihtiyacıyla bağlantılıydı. Gerçekten de, partinin geleceğini yalnızca Bangabandhu'nun kızının yeniden şekillendirebileceğine ikna olan ve o zamana kadar üç fraksiyon halinde faaliyet gösteren partinin liderliğini kabul etmesi için onu davet etmeyi görev edinen parti büyüklerinin bilgeliğinin bir kanıtı olmaya devam ediyor. 

Bitirdiği üniversite sayıları itibarı ile, Dünya sıralamalarına giren, çok sayıda üniversite bitiren Duayen Araştırmacı gazeteci Ahmet Çoşkun Aydın’ın çok önemli başlıklar altında kaleme aldığı bu kıymetli eser aslında tüm Dünya ülkeleri liderlerine ilham verecek nitelikte… 

“Bangladeş’in  Mucizesi” adlı kitaptaki Bangladeş “Küllerinden Doğan” tabirini en iyi doğrulayan örnek…Neden mi? Bangladeş, dinamik ve cesur liderliği önderliğinde karşı konulamaz bir hızla ilerliyor. Ülke, tüm cephelerde muazzam başarılar elde ettiği için artık dünya için bir kalkınma sürprizi ve gerçekten mucize…

Sadece Liderlerin değil, her bireyin, Ülkemizdeki Atatürk’ümüzün Nutuk’u okuması gerektiği ve Ata’mızın ülkemiz için gerek savaş meydanlarında inanılmaz mucize başarıları kadar ülke kalkınmasına verdiği mücadele mutlu bir Türkiye yaratması gibi, bu kitapta Bangladeş’in Kalkınma Mucizesi öğrenebilmesi gibi çağımızda örnek alınabilmesi için okunması gerekir. 

Göreve başladığından beri Sheikh Hasina, komünal olmayan, açlık ve yoksulluğun olmadığı ülkeyi inşa etmek için durmaksızın çalışıyor. Hayalperest, filozof ve vizyon sahibi bir lider.  

Seçim beyannamesine 'Vizyon yerleştirdiğinde gerçek bir lider olarak değerini kanıtladı. “Dijital Bangladeş” konseptini açıkladığında birçok kişi olumsuz karşılamıştı. Hatta bu asil girişim için onu eleştirdiler. Ancak “Dijital Bangladeş” artık bir gerçek. 

Bir hayali gerçeğe dönüştürmek için kişinin cesaret, kararlılık ve özveriye ihtiyacı vardır. Sheikh Hasina büyük bir devlet insanı olarak tüm bu niteliklere sahip. Ülkenin ve halkının iyiliği için hayallerini gerçekleştirmek için çalışıyor.

Yoksulluğun azaltılması, gıdada kendi kendine yeterliliğe ulaşılması, ülke çapında yüzde 100 elektriğin sağlanması önemli başarıları.

Yoksulluk oranı yüzde 83'tü. Şimdi bu oran yüzde 20'ye düştü. Birleşmiş Milletler, Yoksul ülkeden, Gelişmekte olan ülke statüsüne geçişine ilişkin bir kararı onayladı.

Bangladeş, ekonomisi Sheikh Hasina, döneminde dört kat büyüdüğü için şu anda dünya ekonomisinde 41. sırada yer alıyor.

Ülke, son yılda enerji sektöründe büyük başarılar elde etti.

Ülke genelinde yaklaşık bir milyon evsiz için evler inşa etti. Bu, bu 
halk yanlısı duruşunun parlak bir örneğidir.

Uluslararası Havalimanı, Otoyolu Nükleer Santrali dahil olmak üzere diğer birçok mega projedeki çalışmalar 

Hindistan ile Bangladeş arasında 41 yıllık Kara Sınır Anlaşması çözüldü. 
.
Birçok sosyo-ekonomik göstergede Bangladeş, hem Pakistan'ın hem de Hindistan'ın çok ilerisindedir. Sheikh Hasina liderliğinde çeşitli sektörlerde kayda değer ilerlemeler sağlandı.



Ülkenin kişi başına düşen geliri 27 kat arttı. Fakir bir ülkeden fırsatlar diyarına çevirme fırsatı veriyor, çok doğru bir şekilde 'yaşam ve geçim arasında bir denge kurmak' olarak tanımladığı şeyi yapıyor. Bangladeş, dinamik liderliğinde elde edilen sürdürülebilir GSYİH büyümesi ve sosyo-ekonomik parametreler açısından bir "kalkınma mucizesi". Sözde 'dipsiz kuyudan canlı bir ekonomi, bir fırsatlar ülkesi haline geldi. 

Çin ve Hindistan gibi iki büyük ekonomi arasında kalan 165 milyon çalışkan insanıyla Bangladeş, yatırım için kazançlı bir yer. Asya'daki en yüksek GSYİH büyüme oranını yakaladı.



İnovasyon ve girişimcilik için küresel bir kuluçka merkezi olmak yolundalar

Bu devasa kalkınma görevini, daha büyük bir yabancı yatırım ve havale girişi ile birlikte dış ticarette daha fazla derinlikle hızlandırmayı amaçlıyorlar.

“Ekonomik diplomasi”yi uygulamaya koydular. Bu paket kapsamında birkaç yıl içinde -Öncelikle- Birinci olarak, adil bir pazar erişimi elde etmeyi; 

İkinci olarak, ihracatın genişletilmesi,  Üçüncüsü, önemli miktarda içe dönük Doğrudan Yabancı Yatırım girişi,  Dördüncüsü, kritik teknolojilerin transferi ve Beşincisi, hem yurtiçinde hem de yurtdışında profesyoneller ve çalışanlar için daha büyük ve daha iyi istihdam fırsatları. 

Ayrıca kaliteli hizmet sunmak için küresel bir üretim merkezi olmak istemi içindeler. İş liderlerine yenilikçi fikirler ve stratejiler üretmeye teşvik ediyorlar.

Kapsayıcı hedefi, tasavvur edilen Altın Bangladeş’e ''Sonar Bangla''ya ulaşmak. 

Dünya kadınların istekleri doğrultusunda şekillenmedikçe kadınların mutlu oldukları söylenemez. Bu bakımdan Ülke Kadınlarımız sadece ekonomik özgürlüklerini kazanmaları, üstdüzey yönetici olmaları değil sadece maaş bordrosundan vergi levhasına isimlerini yazdırmaları, girişimci olmaları değil aynı zamanda kanun yapıcı olarak siyasetde görev almaları, bunun için mücadele vermeleri gerekir. Kadının olduğu yerde başarı mutlaka vardır.

Bu nedenle yineliyoruz. Bu kitap okunmalı ve bu mucize lider Sheikh Hasina örnek alınmalı.

yilmazparlar@yahoo.com

15 Haziran 2023 Perşembe

Aile Mirası Reçeteler-Yılmaz Parlar

  Aile Mirası Reçeteler

Eskiden Yemeklerin Tadı Neden Daha Güzeldi?


Bugünün gıdaları ile bir asır öncesinin gıdaları arasındaki en büyük fark, içerdiği işleme ve katkı maddelerinin miktarıdır . 



Göçmen Artisan Bakery’nin desteği ile Selin Atasoy’un hayata geçirdiği, Sahrap Soysal’ın danışmanlığını yaptığı Okan Bayülgen’inde katıldığı destek verdiği ve yaptığı ön konuşma sonrasında, “Aile Mirası Reçeteler” projesi Dada Salon Kabarett’de tanıtıldı



Proje danışmanı Sahrap Soysal başda olmak üzere, Ayfer Yavi, Gilda Kohen, Meri Çevik Simyonidis, Müjgan Doğunç, Nadya Şener, Neylan Ziyalar, Sine Boran Art, Takuhi Tovmasyan ve Yıldız Küçükkurt kısa konuşmalar gerçekleştirdiler. Hamur işi tarifi ile birlikte hikayeleri, mutfak ve sofra kültürlerini paylaştılar.

Geçmişten bugüne gelmiş unutulmayan özel lezzetleri ve tarifleri projeye katılan isimler anekdotları ile anlatdılar.

Etnik kökenleri ve yerel lezzetleriyle Türkiye’nin bütününü dahil edecek şekilde aile reçeteleri arasından seçilen 50 tarif ve geldikleri ailelerin hikayeleri ile özel bir kitap hazırlanacak.

Göç ile birliktde yanlarında taşıdıkları kolay yapabildekleri hamur lezzetleri ile hem kültürel ilişkiler kurarak hemde aile fertlerini besleyen annelerden ninelerden miras kalan Lezzet Göçünün tarifleri böylece belgesele dönüşecek.

Lezzet Nedir?

Lezzet, yemekten zevk almamızda ve seçimimizde önemli bir role sahiptir. Dil, temel tadı tanıyan alıcılarla kaplıdır: tuzlu, ekşi, acı, tatlı ve Bu tat tomurcukları ayrıca ağız kenarında, yumuşak damakta, yanaklar, boğazın arkası ve yemek borusunda bulunur. 

Diğer faktörler de tadı nasıl deneyimlediğimize katkıda bulunur. Yiyecek ve içecekleri belli renklerde görmeyi bekliyoruz. Beklediğimizden farklı bir renge sahiplerse, beyin ağızdan ve gözlerden karışık sinyaller alacak ve tatları farklı olacaktır. 



Dokuların ve kimyasal etkileşimlerin benzersiz bir kombinasyonuna sahip olan ağız hissi, lezzetin nasıl algılandığını da büyük ölçüde etkiler. Pürüzsüz, çıtır çıtır, yumuşak, gevrek, sulu, kremsi, sıcak veya soğuk, hepsinin yediğimiz yemeğin lezzeti üzerinde etkisi vardır. 

Hafıza ve nostalji de bir rol oynar. Tat almanın hafıza üzerindeki etkisi , Kayıp Zamanın İzinde, Geçmişi Hatırlamak ' geçmişin tatları, Bugün yediğimiz yiyecekler ve tercih ettiğimiz tatlar, çeşitli istilacılar, çevreler, gelenekler, yeni keşfedilen topraklardan ve göçmenlerden etkilenen uzun, karmaşık ve büyüleyici bir tarihe sahiptir. Bazı tatlar zaman geçtikçe hayatta kalırken, diğerleri tamamen ortadan kalktı.

Nostaljik, sağlıklı, yerel ve egzotik tatlar, Lezzet trendleri sürekli değiştiği için gıda üreticileri, kaprisli gıda modasına ayak uydurmak ve tüketici tercihlerini karşılamak için çabalıyor

Lezzetlerin Önemi Nedir?


Lezzetlerin birincil işlevi , besleyici özellikleri olmadığı için gıdalara tat katmaktır . Tatlar hem doğal hem de yapay çeşitlerde gelir. Yapay tatlar, daha geniş ve daha çeşitli tatlar sağlamak için özenle seçilir.

Doğal ise, çok çeşitli tatlar elde etmek için meyveler, baharatlar ve sebzeler gibi doğal türevleri içerebilir.

Doğal tatların bile bir desteğe ihtiyacı vardır. Çoğu zaman, bu lezzet kombinasyonlarını elde etmek için karışımlarda minimum miktarda bileşik kullanılır. 



70'li yaşlarındaki veya daha büyük insanlara bugün yemeklerin tadının nasıl olduğunu sorarsanız, büyük olasılıkla size onların büyüdükleri şeye hiç benzemediğini söyleyeceklerdir. Birçoğu başlangıçta bunu değişen zamanlara ve tat alma tomurcuklarının yaşlanmasına bağladı, ancak bugün yapılan araştırmalar, yediklerimizin aslında geçen yüzyılda önemli ölçüde değiştiğini gösteriyor .

Aile Mirası Reçeteler” projesi, kapsamında farklı geleneksel reçeteler aracılığıyla bu tariflerin ait olduğu dünyanın dört bir yanından Türkiye’ye göç eden ailelerin hikayelerini ve tariflerini kapsıyor.

Süryani, Ermeni, Musevi, Rus, Çerkes, Girit, Boşnak, Rum, Kürt, Arnavut, Bulgar ve diğer mutfak lezzetlerinin göçlerden sonra Türkiye’de nasıl yaşatıldığının ve aktarıldığının izlerini taşıyacak kültürlerin uyumunu işaretliyecek. 

Ayrıca projeye katılmak isteyenler, info@gocmen.co adresine, konu başlığına “Aile Mirası Reçeteler” yazarak e-posta gönderebilecek.


yilmazparlar@yahoo.com


10 Haziran 2023 Cumartesi

Fellowship Program Mükemmel Rami Kütüphanesi Mükemmel-Yılmaz Parlar

  Fellowship Program Mükemmel Rami Kütüphanesi Mükemmel

Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle İstanbul Valiliği himayesinde, Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği (TBYM) tarafından düzenlenen IPF, yayın dünyasını Dünyanın en büyük  ilk üç arasında bulunan, İstanbul Rami Kütüphanesinde ağırladı.

Kardeşlik birliği oluşturur,  Birlik, her şeye ortak olmak ve aynı fikirde olmaktır 



Basım Yayın Meslek Birliği tarafından düzenlenen 8. İstanbul Publishing Fellowship Programı 6-7-8 Haziran 2023 tarihlerinde Rami Kütüphanesi'nde gerçekleşti. Her yıl telif ve çeviri görüşmeleri yapmak amacıyla yabancı katılımcıları İstanbul’a getiren program, bu yıl da  hibrit bir modelde yapılarak hem çevrim içi görüşmeler gerçekleşti hem de fiziki görüşmeler yapıldı.


Program kapsamında bu yıl da bir ülkenin yayıncılığının ve edebiyatının merkeze alınarak tematik bir şekilde işlendiği "Odak ülke" çalışması yapıldı ve Türkçe’den yabancı dillere telif alışverişini teşvik ederek sektörün gelişimine, kültürel iş birliğine ve tanıtımına katkıda bulunmak, telif çalışmalarını teşvik etmek ve başarıları ödüllendirmek amacıyla İstanbul Telif Ödülleri verilmesi planlandı.



Program açılış konuşmaları ile başladı

Kültür Somut Ve Somut Olmayan Miras Olarak İkiye Ayrılır

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, yaptığı açılış konuşmasında kültürün somut ve somut olmayan miras olarak ikiye ayrıldığını belirti.

Demircan "Dünyadaki bütün şehirler, kültürler ve medeniyetler kültürü geliştirmek için önce somut miraslarını ciddi şekilde ele alır. Anadolu, bu anlamda çok zengin. Geçmiş dönemlerden kalan antik kentler, tarihi mekanlar, onların restorasyonu ve onları yaşanabilir modda tutmak ve kullanabilmek çok kıymetli. Bu perspektiften baktığımızda Rami Kütüphanesi çok güzel bir örnek çünkü burası Osmanlı döneminde askeriye için yapılmış bir kışla ama aynı zamanda modernizasyonun da bir temsilcisi. Bugün tarihi ihtişamıyla ortaya çıkan bu mekan, somut mirasımızın aktarıcısı olan kitaba, yayıncılığa ve kütüphaneciliğe tahsis edilmiş." Sözleriyle Fellowship Proramın çok yerinde seçilen mekan olduğunu vurguladı.



Yayıncılık Her Şeyden Önce Gönül İşidir

TBYM Başkanı Mehmet Burhan Genç "Gönülden gönle mesajı olan, söyleyecek sözü olanın yaptığı bir iştir yayıncılık. Yayıncı sözü alır ve her bir insana, dünyanın her köşesine ulaştırmak için gayret eder, çaba harcar. Ülkeden ülkeye, dilden dile sözünü, mesajını iletmektir onun çabası. Bunun için de bir pazar gerekir ki söz dilden dile, ülkeden ülkeye taşınabilsin. TBYM olarak sekizincisini düzenlediğimiz Istanbul Publishing Fellowship, Uluslararası İstanbul Yayıncılık Profesyonel Buluşmaları bu işin pazarı olmak için var. Ama bu pazar bildiğimiz pazar değil, olabildiğince naif, latif ve zarif bir pazar söz konusu." Sözleriyle programın önemini ifade etdi. TBYM'nin 660 yayıncı üyesiyle yılda yaklaşık 150 milyon kitap üretimi yaptığını belirtdi

Zamanın Ruhu Kitaptır, Kitabın İçindekiler Dışına Saçılanlardır.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Üyesi Münir Üstün, "TBYM tarafından düzenlenen bu organizasyon, Türkiye'deki yayıncılığın dünya ölçeğinde kurduğu bir iletişim platformu olarak işlev görüyor. Ben bu noktada, birliğimizin kıymetli başkan ve yöneticilerini tebrik ediyorum. Bu kıymetli buluşma Zamanın ruhu kitaptır, kitabın içindekiler ve kitabın içinden dışına saçılanlardır."dedi sayesinde önümüzdeki 3 gün boyunca küresel, bölgesel ve yerel ölçekte yayıncılığın tüm yönleri konuşulacak, fikir alışverişi yapılacak. Bu yıl Özbekistan'ın odak ülke olarak seçilmiş olmasını da ayrıca anlamlı ve önemli buluyorum. İnanıyorum ki kardeş ülke Özbekistan'ın çok değerli yayıncılarıyla bir arada olma fırsatını değerlendirerek inşa edeceğimiz yeni iş birlikleri, kültür hazinemizin işaretleri olacaktır. Ben bir yayıncıyım. Bana göre dünya kitabın ta kendisidir. 



IPF 2024'te "Odak Ülke" Meksika olacak

Özbekistan Cumhurbaşkanlığı Bilgi ve Kitle İletişim Kurumu Müdür Yardımcısı Bozorov Gayrat Nazaroviç, törenin sonunda Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan’a hediye takdim etti.

Nazaroviç ayrıca, 2024'ün Odak Ülke'si Meksika'yı temsilen Meksika Yayıncılar Birliği Başkanı Hugo Setzer'e devir teslim etdi 

Açılış etkinliğine Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu, Telif Hakları Genel Müdürü Ziya Taşkent, Basın Yayın Birliği Başkanı Mustafa Karagüllüoğlu ve Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk ile yurt içi ve dışından çok sayıda yayıncı katıldı.

8. Istanbul Publishing Fellowship Program, Uzak Asya'dan Latin Amerika'ya, Kuzey Avrupa'dan Afrika'ya, dünyanın dört bir köşesinden yayıncıları ağırladı.

İstanbul'u yayımcılık dünyasında bir marka haline getirip dünyanın önemli telif pazarlarından birisi yapmayı hedefleyen programa bu yıl, 214'ü fiziki, 196'sı çevrim içi olmak üzere 66 ülkeden 410 yayıncı katıldı.



Programda, 2023'ün odak ülkesi olan Özbekistan'la ilgili özel oturumlar düzenlendi.

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Murat Özel'in yönettiği özel oturumda Türkiye ve Özbekistan'daki yayıncılık faaliyetleri ile iki ülke edebiyatı ele alındı.

Özbekistan Heyeti Başkan Vekili Majidov Gayrat Axadoviç, konuşmasında Yunus Emre'nin sözlerinden alıntı yaptı. Edebiyatın ülkeleri ve insanları birleştirici gücünü vurguladı.

Axadoviç "Bugün bu etkinlikte yayıncılar olarak birbirimizle tanışıp fikir alışverişinde bulunacağız. Türk edebiyatından Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal Beyatlı, Sait Faik Abasıyanık, Bahaettin Karakoç gibi yazarların ve Özbekistanlı halk şairlerinin eserleri, Bizim ülkemizde edebiyata olan ilgi en üst düzeyde." Şeklinde yazarlarımızın tanındığına değindi.

Özbekistan Yayınevi Çeviri Bölümü Başkanı Omonov Muhiddin Sattoroviç  "Sadece Orta Asya edebiyatı değil dünya genelinden pek çok eseri Özbekçe'ye çeviriyoruz." dedi.



Oturumun sonrasında Rami Kütüphanesi gezildi

Rami Kütüphanesinde Görevli Ayşenur Yaşar’dan aldığımız bilgilere göre; Hikayesine 18. yüzyılda askeri bir kışla olarak başlanan Rami Kütüphanesi; ismini atıcı, ok atan anlamlaranına gelen ve şiirlerinde kullandığı mahlası dolayısıyla da bu şekilde anılan, bölgede çiftliği bulunan Rami Mehmet Paşa'dan almıştır. 3. Mustafa devrinde inşa edilen kışla 2. Mahmut devrinde onarımdan geçmiş ve Yeniçeri Ocağının kaldırılması ile Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunun karargahı ve talimhanesi olmuştur. Padişah, 1828-29 Osmanlı-Rus harpleri sırasında kışlaya yerleşerek devlet yönetimini buradan sürdürmüştür. Selimiye ve Davutpaşa kışlalarından sonra üçüncü büyük kışla niteliği taşımıştır. 


İstanbul'un işgali sırasında Fransız karargahı olarak zaptolunmuş beş yıllık bir süreçten sonra tahrip edilerek terk edilmiştir. 


1971'e kadar askeriye olarak kullanılan kışla daha sonra Belediyeye devredilmiş uzun bir süre hal esnafına ev sahipliği yapmıştır. Bu süre zarfında yüzde sekseni tahrip olan yapı 2013'te Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmiş ve restorasyonuna başlanmıştır. 13 Ocak 2023'te Rami Kütüphanesi açılmıştır.


Gece Windsor Hotelde Gala düzenlendi. Özbekistan müzik gösterimi eşliğinde  Özbek mutfağından seçkiler ikram edildi.



Sponsorlara Teşekkür Plaketleri sunuldu. 

TBYM tarafından IPF'ye katkılarından ötürü Anadolu Ajansı adına Kültür Sanat Haberleri Editörü Bünyamin Yılmaz'a, Albayrak Grubu adına Fatih Emre Tuğrul'a, DEKMEB adına Mustafa Al'a, Basın Yayın Birliği adına Mustafa Karagüllüoğlu'na, İTO adına Mehmet Akif Develioğlu'na, Üsküdar Belediyesi adına Mesut Meyveci'ye, Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı adına Cemil Hakan Kılıç'a ve Rami Kütüphanesi adına Kütüphane Müdürü Ali Çelik'e plaket takdim edildi.

yilmazparlar@yahoo.com